İSTENİLEN SEVİYEDE OLMAYAN ÖĞRENCİLERİN VELİLERİ OKULA DAVET EDİLEREK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YAPILAN GÖRÜŞMELER YAPILDI

İSTENİLEN SEVİYEDE OLMAYAN ÖĞRENCİLERİN VELİLERİ OKULA DAVET EDİLEREK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YAPILAN GÖRÜŞMELER YAPILDI

İSTENİLEN SEVİYEDE OLMAYAN ÖĞRENCİLERİN VELİLERİ OKULA DAVET EDİLEREK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YAPILAN GÖRÜŞMELER YAPILDI

31.05.2022 1344

İSTENİLEN SEVİYEDE OLMAYAN ÖĞRENCİLERİN VELİLERİ OKULA DAVET EDİLEREK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YAPILAN GÖRÜŞME

* Görüşmeye katılan velilerle, öğrencinin ; Okul başarısını  etkileyen faktörler hakkında görüşüldü. 

* Velilerle yapılan görüşmede üzerinde durulan ana başlıklar.

Duygusal Faktörler

* Duygusal olgunlaşmama okul başarısında önemli rol oynar. Özellikle ergenlerde, mesleki ve eğitimsel yönelimdeki gençler gelecek planları konusunda kararsız kalırlar. Mesleki amaçların azlığı çalışma motivasyonunu etkiler ve okul başarısızlığına neden olur. 

Motivasyon

*Genellikle başarısız çocukların motivasyonu başarılılara oranla daha düşüktür. Motivasyonu artırmak için önce aile çocuğun kendine olan güvenini arttırmalıdır. Çalışmaları ailesi tarafından desteklenmeyen ve sürekli eleştirilen çocuklar kendilerini değersiz olarak görür. Bu da kapasitesi uygun olmasına rağmen çocuğun kendini gizlemesine neden olabilir. Çocukların motivasyonlarının düşük olmasının nedenlerinden biri de ailenin başarı çizgisinin ya çok düşük ya da ulaşılamayacak kadar yüksek olmasıdır. Ayrıca çocukları her zaman başarılı olacakları konusunda yönlendirmenin yanlış olduğu, başarısız olabilecekleri durumlarında söz konusu olacağı unutulmamalıdır.

Zihinsel Faktörler

* Okulda başarısız olan çocuklar arasında fiziksel engeli ya da zihinsel öğrenme yetersizliği olanlar ve özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklar olabilir. Ancak okul başarısızlığı probleminin içine fiziksel ve zihinsel özellikleri ortalamanın altında olan çocuklar dahil edilmemekte, başarısızlık sorunu gelişimsel olarak eksiklik ya da geriliğin olmadığı hallerde burada belirtilen kapsamda ele alınmaktadır.

Ebeveyn Tutumları

*Çocuğun öğrenmeye dönük tutumunu belirlemede ailenin tutumu ve değerleri son derece önemlidir. Ebeveynlerden birinin veya her ikisinin, okula ve öğrenmeye karşı olumsuz tutumu, çocuğunda okula karşı negatif duygular geliştirmesine yol açmaktadır.

* Başarılı öğrencilerin ebeveynlerinin çocuklarını, özel bir kişilik yapısına sahip olmaları, kendi kararlarını vermeleri ve bir yetişkin gibi davranmaları şeklinde yönlendirdikleri belirlenmiştir. Başarısız öğrencilerin ebeveynleri ise çocuklarını kişisel hakkını korumak ve var olan yeteneklerini geliştirmek üzere yönlendirmektedir.

Kardeş Tutumları

 *Başarısızlık karşısında kardeşlerde ana babanın tarafını tutar ve istemli olarak onların tutumunu benimserler. Fakat başarısız olan çocuk, kardeşlerinin müdahalesini kolaylıkla kabul etmez. Onlara karşı saldırgan davranabilir ve kardeşlerinin başarılarıyla ana babasını elinden aldıklarını düşünür ve olumsuz duyguları daha da şiddetlenir. Arkadaşlık İlişkileri *Arkadaş grubu tarafından kabul görmek gençler ve çocuklar için güçlü bir ihtiyaçtır. Arkadaş grubunun özel değerlerine bağlı olarak eğitimsel istekler artar ya da azalır. Gençlerin eğitimsel istekleri arkadaşlarının istekleriyle uyum içindedir ve ilişki yakınlaştıkça onların fikirlerinden etkilenme de artmaktadır.

*Başarılı ve başarısız öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalar, başarısız öğrencilerin arkadaş grubunun etkisiyle okula ve ders çalışmaya dönük olumsuz tutumlar geliştirdiğini, cinsiyet farkı olmaksızın başarılı öğrencilerin arkadaşlarını başarılı öğrencilerden, başarısız öğrencilerin ise başarısız gruptan seçtiklerini ortaya koymaktadır. Okul-Öğretmen Faktörü *Sınıfta kalma sisteminin öğrenci başarısı üzerindeki etkisi araştırıldığında erkek öğrenci olmak, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olmak, azınlıktan gelmek gibi özelliklere sahip olanların daha çok sınıfta kaldıkları ve tekrar edilen sınıfın öğrencilere daha iyi bir performans getirmediği belirlenmiştir. Sınıfını geçenlerin kalanlara göre daha fazla başarı gösterdikleri, daha az duygusal ve sosyal problem yaşadıkları, sınıfta kalma sisteminin eğitimsel açıdan bir yarar sağlamadığı görülmüştür.

 * Çocuğun sınıftaki davranışlarını dikkatle gözlemleyen öğretmen, öğrenci için hangi eğitimin uygun olacağı hakkında doğru kararlar verebilir. Öğrenci hakkındaki dosya bilgilerinin öğretmenler tarafından düzenli tutulması ve güncellenmesinin, öğrenci başarısı üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Ders Çalışma Yöntemi

 * Ders çalışma bir okuma şekli olarak tanımlanmaktadır ama ders çalışmanın sıradan okumadan farklılaştığı yön bir problem veya konunun dikkatli ve sorgulayarak incelenmesini gerektirmesidir. Öğrencinin bilgi ve beceriyi kazanması için ödevleri yapması beklenir. Öğrencinin ödevde başarılı olması da ödevde istenen şeyin farkında olması ve çalışmasını bu istekleri karşılayacak şekilde adapte etme yeteneğine sahip olması gerekmektedir.

 * Özetleme, not alma gibi aktiviteleri kullanma becerisi; hafıza kapasitesi veya önceki bilginin transferi gibi öğrenciye ait özellikler; metin düzenleme ve kavramsal güçlük gibi öğrenilecek konuların yapısı; çocuğun ders çalışırken öğrenmesini kolaylaştıran veya zorlaştıran faktörlerdir. Okuma ve altını çizme gibi diğer stratejilerden daha derin bir çalışma gerektiren not almanın başarılı öğrencileri başarısız öğrencilerden ayıran önemli bir faktör olduğu görülmektedir.

* Başarılı ve başarısız öğrencilerin zeka düzeyleri açısından belirgin farklar olduğu söylenemez. Ancak başarılı öğrenciler çalışma alışkanlıkları, uyum, dinleme ve gözlem açısından başarısız öğrencilere göre daha iyidirler.

* Ders çalışırken öğrenme dışında başka kaygıların olması, öğrenmenin verimini düşürmektedir. Çocuk eğer parasal sıkıntılar yüzünden bir işte çalışıyor, anne baba arasındaki çatışmalar da arada kalıyor ya da arkadaşlık ilişkilerinde sorunlar yaşıyorsa (ergenlikte özellikle kız-erkek arkadaşlıklarında) öğrenmesi olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle anne babalar çocuklarını mümkün olduğu kadar çatışma ve stresten uzak tutmalıdır.

 NEDENLER

Bireysel Nedenler

 * Bilişsel, fiziksel ve duygusal olgunluk açısından yetersizlik,

* Beden imajı düşük olan öğrencilerin özsaygıları ve akademik başarılarının da düşük olması, * Başarısızlığın devamlılığına yol açmada gelişim görevlerini gerçekleştirememek de etkilidir. Gelişim görevi kişinin yaşamının belli bir döneminde ortaya çıkan öyle bir ödevdir ki bunun o sırada başarılması insanı mutlu kılarken, başarılamaması mutsuzluğa ve ileri ki ödevlerini gerçekleştirmesinde güçlüklerle karşılaşmasına neden olur. Bu durum, başlangıçta başarısızlığın benliğe mal olan yanını, daha sonra da kişinin ilerdeki başarısızlıklarını nasıl etkileyeceğini gösterir.

* Çocuğun başarısızlığının çevresi tarafından küçümsenmesi, çocuk tarafından içselleştirilmekte ve birey başarıyı hayat boyu benliğini değerlendirmekte bir ölçüt olarak kullanmaktadır. Sonuçta başarısızlıkla kendi benliğini özdeşleştiren bireye yardımcı olmaya çalışırken kaygı ve başarısızlık sorunlarının pek çoğuna bir benlik sorunu olarak bakma zorunluluğu ortaya çıkar. Çünkü yapılan araştırmalar sanılanın aksine, IQ'nun değil, akademik benlik algısının başarıyı arttırmada daha etkili olduğunu göstermektedir.

 * Çocuğun ön bilgilerinin yetersiz olması, diğer bir ifadeyle bulunduğu sınıf düzeyine gelinceye kadar almış olduğu eğitimle oluşturduğu akademik temelin gereken becerileri ortaya koymasına engel olması,

 * Anlayamadığı konularda soru sormaktan çekinen, utangaç, kendine güveni düşük ve sınavlarda çok heyecanlandığı için bildiği soruları dahi yapamayan, kaygılı kişilik yapısı,

 * Geçmişte aynı dersten başarısız olma veya o ders, konuyla tanışık olmama nedeniyle "Nasıl olsa başarısız olacağım" önyargısıyla çocuğun yeterince çalışmaması,

 * Görme, işitme kaybı, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenler ders çalışmayı engellediği ve dikkat dağılmasına neden olduğu için başarısızlığa zemin oluşturur.

* Bu hastalık hallerinden başka okul olgunluğuna sahip olmama, aşırı hareketlilik, yerinde duramama ve hareketlerde kararsızlık gibi durumlarda da çocuğun dikkatinin toplanması güç olduğu için başarısızlık ortaya çıkmaktadır.

 * Öğrencinin kaldığı yerin okul başarısına etkisi incelendiğinde, ailesinin yanında kalan öğrencilerin yatılı okuyan ya da yurtta kalan öğrencilere göre daha başarılı oldukları bulunmuştur. Bununla birlikte ailedeki birey sayısı fazla olan öğrencilerin, birey sayısı az olan öğrencilere oranla başarı seviyeleri daha düşüktür.

* Ders çalışma alışkanlıkları ile akademik başarı karşılaştırıldığında, öğrencilerin ders çalışma alışkanlıklarının (zamanı iyi planlama ve kullanma, öğrenme motivasyonu vb.) akademik başarıyı olumlu etkilediği görülmektedir. Ders çalışma süresi uzun olan öğrenciler diğerlerine oranla daha başarılı olmaktadır.

 * Çocukta öğrenme güçlüğü olması başarısızlığın çocuktan kaynaklanan en önemli nedenidir. Başarının ön koşullarını oluşturan yetenekler açısından bazı çocuklar diğerlerine kıyasla daha dezavantajlıdır.

* Öğrencinin doğuştan getirdiği özelliklerin yanı sıra onun başarısını etkileyen bir faktörde öğrencinin sorumluluk alma gücünü kazanmış olmasıdır. Bunun diğer bir anlamı çalışma alışkanlığının olmasıdır.

 * İlkokul çocuk için yeni bir sosyal çevredir. Okulun uyulması gereken kuralları çocuğun diğer çocuklar ve öğretmeni ile tanışıp anlaşması ve başarmak zorunda olduğu öğrenim görevleri vardır. Bütün bunlar çocuğun çevreye uyumunu güçleştirebilir. Okuldaki sosyal çevreye uymakta zorluk çeken çocuklar ise daha çok okul öncesinde aile dışına çok az çıkmış sosyal ilişkilerden mahrum bırakılan çocuklardır.

* İlköğretimin son dönemleri ile lise dönemine rastlayan ergenlik döneminin özellikleri de başarıda önemli bir etkendir. Bu dönemde hızlı gelişim ve değişim sonucu ergenin dikkati zayıflamakta, daha çok kendi başına kalma isteği artmakta, belli noktalara yoğunlaşması ile ilgili düşünce alanı daralmakta, hayal dünyası içine girmekte ve bütün bunlar çalışmasını ve başarısını olumsuz etkilemektedir.

 Aileye Bağlı Nedenler

* Anne babanın arasında sağlıklı bir iletişimin olmaması, huzursuz ve kaygı verici bir ev ortamı,

 * Anne babanın, kendi hayatlarındaki sıkıntılarından dolayı eleştirel ve sabırsız olması, çocuğun hatalarını tolere edememesi, baskıcı tutumu, çocuğu zorlamaları, çocuğun iyi yanlarından ziyade yetersiz yanlarına yoğunlaşması, çocukta kendine güvensizliğe ve kaygıya bu da başarısızlığa yol açmaktadır.

Okula Bağlı Nedenler

 * Öğrencinin oturduğu yer, kalabalık sınıf gibi uygun olmayan sınıf içi düzenlemeler ve ısı, ışık, ses yalıtımı gibi sınıfın fiziki koşullarının yetersiz oluşu,

* Okulun katı, kuralcı, yaratıcı ve özgür düşünceye imkan tanımayan disiplin anlayışı,

 * Ders programlarının kısa zamana çok fazla ünite sığdıracak şekilde planlanması, ders sürelerini zaman bakımından öğrenci ilgilerine cevap veremeyecek kadar kısıtlı hale getirmiştir. Öğretmen programın konularını belli bir yapısal doku içinde ve açıklayıcı bazı ders araçlarından yararlanarak, belli metotlar kullanarak ve bunları öğrencilere belli bir sıra ile sunarak görevini yerine getirdiği inancı içindedir. Bu çaba içinde öğretmen 40-50 kişilik sınıflarda öğrencilerin sorunlarına ve ilgilerine gereken önemi verememektedir.

 * Ders programlarında sadece öğretmeni dinlemeye ve tahtaya yazdıklarını okumaya dayanan eğitim yönteminin ağırlıklı olması, yaşayarak öğrenme ilkesinin (öğrencilerin deney yaparak, slayt ya da film izleyerek, gezilere katılarak öğrenmeleri) gerçekleştirilmesine fırsat verilmeyişi,

 * Gereksiz, sadece öğrenciye bıkkınlık duygusu yaşatmaya ve öğrenmeden soğutmaya yarayan ödev verme tarzı, araştırma yapma ve proje geliştirme konularında öğrencilere imkan ve zaman tanınmaması,

 * İlgilerin gerisinde çoğunlukla geliştirilmeye elverişli olan belli bir yetenek bulunmaktadır. Bu yeteneklere işlerlik kazandırmak için öğretmenin öğrencinin kendi çabasına dayalı çözüm yolları göstermede yapacağı rehberlik konuların hepsini eksiksiz olarak sınıfta tek tek sunmaktan daha az yorucu olduğu gibi, daha verimli sonuçlar da ortaya koymaktadır.

 * Okulda öğrenciler işbirliğinden çok yarışmayı öğrenmektedir. Bu yarışta yetenekli öğrenciler motive olabilmekte, ama kazanması umutsuz olan öğrencilerin bu yarışın içine çekilmesi sınıfı kaygı ve güvensizlik yaratan bir çevre haline getirmektedir. Sınıftaki bu yarışma ortamında beklenilen başarıyı gösteremeyen öğrenciler başarısızlık inancı geliştirip derslerden uzaklaşabilmektedir. Oysa işbirliği ortamında insanlar ortak bir amaca ulaşmak için yeteneklerini daha kolay ortaya koyabilirler. İşbirliğinin güvenli ortamı yarışma ortamında olduğu gibi yorucu, hırpalayıcı ve kaygı yaratıcı olmadığı için öğrenmeye daha elverişlidir.

 * Öğretmenler ders dışı etkinliklere yeterince zaman ayırmamakta, eğitimden çok öğretime ağırlık vermektedir. Bunun sonucu olarak okullarda akademik gizil güçlerin geliştirilmesi ön plana alınmış resim, müzik, spor ve diğer artistik yetenekler gibi akademik olmayan güçlerin geliştirilmesi ihmal edilmiştir. Spor, resim ve müzik gibi konular okul programında yer alsa da fazla önemsenmemekte, bu konular üzerinde yapılan ders dışı çalışmalar öğrencinin akademik programını aksatacağı düşüncesiyle engellenmekte, ancak akademik konularda başarılı olma koşuluyla bu alanlarla ilgilenme şansı verilmektedir. Bu konular eğer öğrencinin ilgisini çeken konularsa bunun gerisinde bir özel yeteneğin olduğunu kabul ederek akademik yönden başarısız olsa bile bu konulara zaman ayırma şansı verilmelidir. Gerçek yaşama baktığımızda akademik konuların ürünü olmayan ihtiyaçlar akademik konuların ürünü olanlardan daha az değildir. Bunlar yaşamı renklendiren insanı mutlu eden ihtiyaçlardır.

BELİRTİLER

 * Genellikle okul başarısızlığı gösteren çocukların başarıları, gerçek yeteneklerinin altında seyreder.

 * Okul başarısızlığı gösteren çocuklarda, çoğunlukla amaç ve değer eksikliği, aşağılanma sonucu oluşan duygusal örselenme, olgunlaşmamış ilişkiler, endişe ve huzursuzluk gibi belirtiler görülür. · Bu çocuklar, yetersiz çalışma alışkanlığı, dikkati yoğunlaştıramama, hayal kurma, aşırı hareketlilik, ödevlerini tamamlayamama ve organize olamama gibi özelliklere sahiptirler.

 * Genellikle sınıfta ya çok sessiz ve uslu yada çok gürültücü ve yaramazdırlar, sınıf arkadaşlarıyla sürekli tartışır ve otoriteyi kabul etmek istemezler. Ödevlerini hazırlarken dikkatsiz ve vurdumduymazdırlar. 

 * Sınıfta ya hiç derse katılmaz ya da çok az katılırlar. Zamanlarını başta kalem yontma ve kemirme olmak üzere her çeşit eşya ile oynayarak, çevresindekilerle konuşarak ve onları rahatsız ederek geçirirler.

 * Bunların dışında çocuğunuzla ilgili olarak;

 *Öğretmenden çocuğunuzun derste başarısız olduğuna dair uyarılar alıyorsanız,

*Kitabı önünde saatler boyunca çalıştıktan sonra bile, hala anlamadığından şikayet ediyorsa, *Nasıl çalışacağını bilmediğini söylüyorsa, düzensiz bir tarzı olduğu fark ediliyorsa, *Çalışmaya harcadığı zamanın karşılığı olacak notlar almıyorsa,

ÖNERİLER

 Anne Babalara Öneriler

 *Çocuğun okuldaki başarısızlığının altında yatan nedenler araştırılmalı, çocukla birlikte ortak çözümler aranmalıdır.

 * Düşük başarıda sebep zihinsel olgunlukta normal sınırlar içinde bir gecikme ise sabırlı olmak, çocuğun durumunu doğru değerlendirmek gerekir. Çocuğun gerçek kapasitesini (ilgi, yetenek, tutum, zeka) araştırmak ve gözlemlemek, beklentileri buna göre şekillendirmek gerekir. Çünkü çocuk anne babasının beklentilerine cevap vermeyeceğini fark ederse amaç için uğraşmaktan vazgeçer.

* Başarısızlığın utançla karşılandığı ortamda çocuk güçlüklerin üstesinden gelmekte sıkıntı yaşayabileceği için, çocuğun başarısızlığı aile içinde utanç verici bir durum değil, çaba gösterince aşılabilecek bir engel olarak kabul edilmeli ve bu çocuğa hissettirilmelidir.

* Olumlu davranışları teşvik edici ödüller verilmeli ancak yerine getirilemeyecek vaatlerde bulunulmamalıdır. Ödül verirken dikkatli olunmalı, her başarısından sonra ödül vererek çocuğu ödül için çalışır hale getirmekten kaçınılmalıdır. · Başarıda önemli bir faktör etkili ve verimli çalışmaktır. Bu nedenle çocuğa zamanı iyi kullanma ve yönetebilme becerisi kazandırılmalıdır. Burada önemli olan çocuğun derse ve ders dışı faaliyetlere yeterince uygun bir şekilde zaman ayırabilmesidir.

 * Eğer çalışma davranışının sıklığı artırılmak isteniyorsa, çalışma hoşlanılan ve sık yapılan bir etkinlikten önce yer almalıdır.

* Anne babalar çocuklarının kaygılarını arttıracak yaklaşımlardan kaçınmalı, başarılı olmak için çok çalışmak yerine etkili çalışmanın gerektiğini kabul etmelidirler. Bunun için de özellikle çocuklarına zamanını programlı olarak kullanmayı öğretmelidirler.

* Başarıda ölçü başkaları değil çocuğun kendisidir. Bunun için çocuk kesinlikle başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.

* Çocuğun kendi görevleri ve sorumluluklarıyla başbaşa kalmasına ve kendi sorunlarını çözebilmesine küçük yaştan itibaren izin verilmelidir.

 * Çocuğunuza yapabileceğiniz en büyük yardım ilgi ve yetenekleri konusunda onu yönlendirmek, ona ihtiyacı olan desteği sağlamaktır.

* Anne ve baba olarak geçmiş okul yaşantımızdaki başarılarımızı çocuğumuzun tekrarlamasını beklemek ya da elde edemediklerinizi çocuklarımızı zorlayarak onların sayesinde elde etmeye çalışmak, sadece kendimizi tatmin etmekten öte bir işe yaramaz ve ne yazık ki çocuğun geleceği için son derece olumsuz adımlar atılmış olur.

* Anne babalar çocuklarıyla iyi iletişim kurarak çocuklarını daha iyi tanımalı, uygun öğretme biçimlerini öğrenmeli, çocuğa sevgi ile yaklaşmalı, onları sık sık ödüllendirmeli, mümkün olduğunca dengeli, tutarlı ve kararlı olarak sağlıklı bir gelişim için uygun bir ev ortamı hazırlanmalıdır.

 * Başarı kişinin yeteneklerinin yanı sıra bu yeteneklerin geliştirilmesinde uygun ortam ve koşullarla da ilgilidir. Bilgi veren çocuğu düşünmeye teşvik eden, onunla tartışan, sorularına açıklayıcı cevaplar veren ebeveynlerin çocukları, dilsel ve zihinsel seviyelerini azami seviyeye çıkarma imkanı bulurlar.

 * Çocuğun ana babasının gözetiminde çalışmasını sağlamanın yollarından biri birlikte bir çalışma saati belirlemektir. O saatte ana babadan biri evde bulunarak gerektiğinde çocuğa yardımcı olabilir. Çalışma saati içinde başka hiçbir şeyle ilgilenmesine izin verilmez. TV izleyemez, telefonla konuşamaz, böylece çocuğa zorla ders çalıştırmazsınız ama dersin dışında bir şeyle ilgilenmesini yasaklayabilirsiniz. Yapılacak ödev olmasa bile çalışma saati kaldırılmamalıdır. Çalışma saati sırasında çocuk odasına girip kapısını kapatmamalıdır. Bu yöntemin başarılı olabilmesi ana babaların uygulamadan vazgeçmemelerine bağlıdır. Çalışma saati sona erdiğinde çocuk istediğini yapmakta özgür kalır.

 * Başarısız çocuklarına yardımcı olmak isteyen anne ve babalar çocuğun tüm ödevlerine katkıda bulunarak, onlar için çalışıp araştırarak, evin düzenini onlara göre değiştirerek gerçek yardımda bulunduklarını sanırlar. Oysa önemli olan çocuğun tek başına kendi sorumluluğunu üstlenmesidir. Anne ve babanın çocuğun çalışmasına güvenli ve sıcak bir ilgiyle katkıda bulunması gerekli durumlarda çocuğun yönelttiği sorulara yardımcı olması yeterlidir.

 BAŞARILI OLMAK İÇİN

 1. İstek (Motivasyon) İnsanın başarılı olmasının ilk koşulu "Ben bunu yapmak istiyorum" diyebilmesidir. Ne öğrenci, ne futbolcu ne de bir işçi istek olmadan çalışabilir. Bizim yanlışımız bunun yerine zorlamayı, zorunlu kılmayı, kandırmayı koymamızdır. Bir kişiyi karşımıza alıp "Bunu yapmalısın yoksa aç kalırsın" derseniz o kişi istediğinizi yapar ama istek duymaz. Eğitim sistemimiz, çalışma hayatımız bunu yapmaktadır. Bu nedenle de başarılı olamamaktadır. Motivasyon güdüleme değildir. Kişide istek uyandırabilmedir. Başarının ilk adımı da budur.

 2. Donanım İnsanın başarısı için gereken donanımı kazanması gerekir. İnsanın bilgi donanımı, uygun davranış kazanımı, beceri geliştirmesi, her konu için özellikler taşıyan bir alt yapı oluşturur. Donanım kazanılması için de disiplinli çalışmak ön koşuldur. Hiçbir başarı disiplinli çalışma olmadan gerçekleştirilemez. O zaman da, gününde değildi, morali bozuktu, talihi yaver gitmedi, gareze uğradı türünden mazeretlerin arkasına sığınır. Uygun donanım sağlanmadan kimse güvenilir bir başarı elde edemez. Bu da bizim pek bilmediğimiz, hiç sevmediğimiz bir konudur. İnsan kişiliği yetkinleştirilmede de disiplinli çalışmayı gerçekleştirmek hemen hemen olanaksızdır. Disiplinli çalışma ise başkasının zorlamasıyla değil, ancak kişinin öz disipliniyle gerçekleşecektir.

 3. Özgüven      Özgüvenin temeli taşıdığımız değerlerdir. Taşıdığımız değerlerin bizde gerçek bir değer oluşturmasının yolu da bu değerleri kazanmış olmaktır. Eğer taşıdığımız değerler bize en yakınlarımızda olsa başkaları tarafından verilmişse gerçek bir özgüven oluşmaz. Değer kavramı toplumdan topluma, kültürden kültüre, çağdan çağa değiştiği halde kendi kazandığımız değerlerin oluşturduğu özgüven değişmeyen bir özellik taşır. Bu nedenle çocuk yetiştirmenin temel kurallarından biri onları bizim değerli saymamız kadar onları kendi kazanacakları değerlerin bilinciyle yetiştirmektir. Bunun için de yapabileceği her şeyi çocuğa öğreterek kendi yaptıklarıyla kazanacağı değerlerle oluşan özgüvenlerini güçlendirerek işe başlamalıyız. Bu temel kural gençler içinde yetişkinler içinde geçerlidir. · Özgüvenin önemli bir etkeni de haklı olduğuna inanmaktır. Haklı olduğuna inanan kişi özgüveni yüksek kişidir. Haklılık öylesine itici bir güç oluşturur ki pek çok engel bu güçle aşılabilir. Sınavı kazanmasının kendi hakkı olduğuna inanan bir öğrenci daha başarılı olur. Elbette bu duygunun oluşması içinde başarıyı hak etme çabasının varlığı gerekir. · Yararlı bir iş yaptığını bilmekte özgüvenin bir başka etkenidir. İnsanlar gösterdikleri çabalarla yararlı bir iş yaptıklarını bilirlerse o işi yapma istekleri artar. Bu nedenle öğrenciye yararlı bir iş için çalıştıkları inancının verilmesi gerekir. Bu bilinci alamayan öğrencilerin özgüveni de düşük olacaktır.

 4. Yapabilme Gücü (Performans) Başarı için istek ve donanım yeterli değildir. Yapması gerekeni yapabilme gücü uygun zamanda uygun düzeyde olmalıdır. Bu da her konuya özel, ayrıntılı çalışmalarla ortaya konabilir. Yapabilme gücü her an aynı düzeyde olamaz ve olmamalıdır. İyi bir çalışma programı, çalışma kadar dinlenmeyi, eğlenmeyi ve gevşemeyi de kapsamalıdır. Bunu yapmak yerine durup dinlenmeden çalış demek, haksız yere eleştirmek yapabilme gücünü azaltan hatta yok eden davranışlardır.

5. Değerlendirebilme Başarılı olmanın önemli bir koşulu kişinin kendi durumunu değerlendirebilmesidir. Kendi durumunu değerlendiremeyen kişi ne isteklerini, ne donanımını ne de yapabilme gücünü fark edebilir. Böyle bir durumda onu hep başka birisinin değerlendirmesi gerekir ki bu da öz güven eksikliği demektir. Kişilik gelişimi eksik sorumluluk alamayan kişiler kendini değerlendiremezler. Hep başkalarının ne dediğine bakıldığı bu gibi durumlarda insan pasif bir araç durumuna gelir.  

31-05-202231-05-2022